Salı 20:00
İzleyenleri, 60’lı yıllardan günümüze uzanan acı-tatlı, kimi
zaman hüzünlü ama umudun da eksik olmadığı derinden etkileyecek bir
yolculuğa çıkaracak olan dizinin başlıca rollerini; Erkan Petekkaya,
Ayça Bingöl, Wilma Elles, Yıldız Çağrı Atiksoy, Aras Bulut İynemli,
Farah Zeynep Abdullah, Emir Berke Zincidi, Meral Çetinkaya, Mete
Horozoğlu, Orhan Alkaya, Mehmet Gürhan, Zeyno Eracar, Nilperi Şahinkaya,
Dila Akbaş, Tolga Güleç, Salih Bademci, Ferit Kaya, Simay Küçük, Sercan
Badur, Yeliz Kuvancı,Şenay Aydın paylaşıyor. Öykü ve senaryosunu Coşkun
Irmak’ın yazdığı Öyle Bir Geçer Zaman Ki’nin yönetmeni Zeynep Günay
Tan.
Genel Hikaye
Hikaye, 1967 yılında, İstanbul’un eski semtlerinden birinde başlayan ve günümüze kadar sürecek olan bir zamanı dilimini içerir.
Hikayenin odağında Akarsu ailesi vardır. Anılan zaman içinde bu ailenin
dağılması, aile bireylerinin bu dağılmadan aldıkları etkiler ve her
birinin bu etkiler altında şekillenen hayat hikayeleri sergilenir.
Denizci olan Ali Akarsu’nun, Hollandalı Carolin’le olan aşkı, karısı
Cemile Akarsu tarafından öğrenilince, yaşanan büyük sıkıntılar ve bu
durumun yarattığı olumsuz koşullar, Cemile, Ali ve çocukları üzerinde,
hayatlarının geri kalanını şekillendirecek kalıcı etkiler bırakır.
Hayatla ve birbirleriyle olan mücadeleleri, bir çok travmanın izlerini
taşıyarak, sürer.
Ali ve Cemile’nin üniversiteye gitmekte olan büyük kızı Berrin, liseye
gitmekte olan küçük kızı Aylin, Aylin’le aynı liseye gitmekte olan oğlu
Mete, bu travmayı kendi hayatları içinde hissederler ve kendi hayat
hikayeleri de bu etki altında gelişir.
Ailenin en küçük bireyi olan 6 yaşındaki Osman, bütün bu sürecin içinde
olan, etkilenen, gözleyen bir kişi konumundadır. Küçük olduğu için,
korunan kollanan, olayların dışında tutulmaya gayret edilen bir
durumdadır. Ama bu sebeple, aslında, olayların bütününü görebilen,
gözleyebilen ve diğer aile bireylerine oranla, yaşananlara en bütüncül
yorumu yapabilecek verilere sahip olarak gelişen biridir. Bu özelliğiyle
Osman, 1967’den günümüze uzanan hikayenin, odağında olan kişidir. Ve
hikayenin bütünü, aslında Osman’ın hikayesidir. Osman’ın bu niteliği,
hikayenin gelişimi içinde derinde olgunlaşacak ve ancak günümüz
aşamasına gelindiğinde kendini net bir şekilde açığa vuracaktır.
Ali’nin annesi Hasefe Hanım, hikayedeki en yaşlı kişidir. Dobra, mert,
görmüş geçirmiş bir kadındır. Oğlu’nun yanlış yaptığına inandığı için,
gelini Cemile’nin tarafını tutacak kadar açık sözlü ve yüreklidir. Diğer
oğlu Kemal ve gelini Neriman, çıkarcı, rüzgara göre davranan kişiler
olarak, Hasefe Hanım’ın gözünde değer taşımazlar.
1967’den başlayarak, sürecin siyasal-toplumsal olayları, değişim ve
dönüşümleri, hikayenin gelişimindeki toplumsal zemini oluşturacağı için,
önemlidir. Yukarda kısaca değinilen kişiliklerin hayat hikayeleri,
ilişkileri ve çatışmaları, bu toplumsal zemin üzerinde gelişecektir.
Böyle bir süreç, bu ilişkiler çerçevesinde ele alındığında, nostalji
duygusu yaratacak ögelerin önem kazanması da kaçınılmaz olmakta. “Orhan
Boran ve Yuki”, “Fenerbahçe gazozu”, dönemin şarkıları, reklamları,
filmler, artistler… “Öyle Bir Geçer Zaman Ki…”, hikayesinde yer alan
kişilikleri, olayları, bu nostalji duygusunun atmosferi içinde
sergilemeyi ve en sonunda da, seyirciyi de bu atmosfere dahil edebilmeyi
amaçlar.
İzleyenleri, 60’lı yıllardan günümüze uzanan acı-tatlı, kimi
zaman hüzünlü ama umudun da eksik olmadığı derinden etkileyecek bir
yolculuğa çıkaracak olan dizinin başlıca rollerini; Erkan Petekkaya,
Ayça Bingöl, Wilma Elles, Yıldız Çağrı Atiksoy, Aras Bulut İynemli,
Farah Zeynep Abdullah, Emir Berke Zincidi, Meral Çetinkaya, Mete
Horozoğlu, Orhan Alkaya, Mehmet Gürhan, Zeyno Eracar, Nilperi Şahinkaya,
Dila Akbaş, Tolga Güleç, Salih Bademci, Ferit Kaya, Simay Küçük, Sercan
Badur, Yeliz Kuvancı,Şenay Aydın paylaşıyor. Öykü ve senaryosunu Coşkun
Irmak’ın yazdığı Öyle Bir Geçer Zaman Ki’nin yönetmeni Zeynep Günay
Tan.
Genel Hikaye
Hikaye, 1967 yılında, İstanbul’un eski semtlerinden birinde başlayan ve günümüze kadar sürecek olan bir zamanı dilimini içerir.
Hikayenin odağında Akarsu ailesi vardır. Anılan zaman içinde bu ailenin
dağılması, aile bireylerinin bu dağılmadan aldıkları etkiler ve her
birinin bu etkiler altında şekillenen hayat hikayeleri sergilenir.
Denizci olan Ali Akarsu’nun, Hollandalı Carolin’le olan aşkı, karısı
Cemile Akarsu tarafından öğrenilince, yaşanan büyük sıkıntılar ve bu
durumun yarattığı olumsuz koşullar, Cemile, Ali ve çocukları üzerinde,
hayatlarının geri kalanını şekillendirecek kalıcı etkiler bırakır.
Hayatla ve birbirleriyle olan mücadeleleri, bir çok travmanın izlerini
taşıyarak, sürer.
Ali ve Cemile’nin üniversiteye gitmekte olan büyük kızı Berrin, liseye
gitmekte olan küçük kızı Aylin, Aylin’le aynı liseye gitmekte olan oğlu
Mete, bu travmayı kendi hayatları içinde hissederler ve kendi hayat
hikayeleri de bu etki altında gelişir.
Ailenin en küçük bireyi olan 6 yaşındaki Osman, bütün bu sürecin içinde
olan, etkilenen, gözleyen bir kişi konumundadır. Küçük olduğu için,
korunan kollanan, olayların dışında tutulmaya gayret edilen bir
durumdadır. Ama bu sebeple, aslında, olayların bütününü görebilen,
gözleyebilen ve diğer aile bireylerine oranla, yaşananlara en bütüncül
yorumu yapabilecek verilere sahip olarak gelişen biridir. Bu özelliğiyle
Osman, 1967’den günümüze uzanan hikayenin, odağında olan kişidir. Ve
hikayenin bütünü, aslında Osman’ın hikayesidir. Osman’ın bu niteliği,
hikayenin gelişimi içinde derinde olgunlaşacak ve ancak günümüz
aşamasına gelindiğinde kendini net bir şekilde açığa vuracaktır.
Ali’nin annesi Hasefe Hanım, hikayedeki en yaşlı kişidir. Dobra, mert,
görmüş geçirmiş bir kadındır. Oğlu’nun yanlış yaptığına inandığı için,
gelini Cemile’nin tarafını tutacak kadar açık sözlü ve yüreklidir. Diğer
oğlu Kemal ve gelini Neriman, çıkarcı, rüzgara göre davranan kişiler
olarak, Hasefe Hanım’ın gözünde değer taşımazlar.
1967’den başlayarak, sürecin siyasal-toplumsal olayları, değişim ve
dönüşümleri, hikayenin gelişimindeki toplumsal zemini oluşturacağı için,
önemlidir. Yukarda kısaca değinilen kişiliklerin hayat hikayeleri,
ilişkileri ve çatışmaları, bu toplumsal zemin üzerinde gelişecektir.
Böyle bir süreç, bu ilişkiler çerçevesinde ele alındığında, nostalji
duygusu yaratacak ögelerin önem kazanması da kaçınılmaz olmakta. “Orhan
Boran ve Yuki”, “Fenerbahçe gazozu”, dönemin şarkıları, reklamları,
filmler, artistler… “Öyle Bir Geçer Zaman Ki…”, hikayesinde yer alan
kişilikleri, olayları, bu nostalji duygusunun atmosferi içinde
sergilemeyi ve en sonunda da, seyirciyi de bu atmosfere dahil edebilmeyi
amaçlar.