Tüm
ruhum kesiklerle dolu gördüğün kan değil ruhumun gözyaşları. Yara bere
içinde bir aşk savaşçısından fazlası
olmayan kalbimle
birlikte dayanmaya çalışıyoruz kendini tüketmeye uğraşan şu
koca dünyaya.
Neden çaresi bulunmuyor yıllarca gönülde biriken
acıların? Her tecrübeden
yenilgiyle çıkmadım elbette ama çoğunda gururlu bir
malubiyet satın aldığım
doğrudur. Kaderin önüne geçmeye çalıştığımda büyük hayal kırıklıkları
biriktirdim. Koleksiyona doğru
gidebilir hatta ertelediğim ve elimde kalan
düşlerim.
Kimseyi
kendimden daha fazla üzmedim en azından bilerek. Kendimden
fazla zarar verdiğim
insanlar da olmadı ama çoğunu içimdeki benden çok
sevmişliğim
vardır. İşin trajik tarafı en çok sevdiklerimden darbe
almış olmamda saklıdır.
Şimdi
senin sadece gözlerinle bakarak
gördüğün bir bedenden öteye var
edemediğin bu kadın gülümsemelerinin ardında çok
kırılmışlıklar gizledi.
Kimseye göstermeden üstü örtülü kahredişlerini makyajının altında uyutmuşluğu
çoktur. Sesinin
titremesini duymasınlar diye şen kahkahalara boğulduğunda kim bilir kaç bakış hafif meşrepliği sıfat olarak
yapıştırmıştır arkasından?
İçten bir kucaklamaya candan bir tebessüme sahiplenilmiş bir sevgiye olan
açlığımla sokaklar boyu yürüyerek kalabalığın arasında
kayboluyorum. Fark etmesinler
istiyorum. Birisi sadece bir kişi bile gözlerime
bakar da anlarsa içimdeki
aciz yanı daha çok yıkılırım gibi geliyor.
Güçlü duruşumun dilimdeki küfürlerin belki heybetli ve asla kadının
zarafetine yakışmayan
kaba yürüyüşümün ardında gizlediğim halim kırılganlığımı korumaktan başka
bir şey olamaz.
Zaman zaman boş vermek geliyor
içimden. Yeni gelecek acılardan korkarak
yaşamak aslında yaşamak mıdır diye
düşünmüyor değilim. Zaten en
ağır ve koyusunu görmüşsem gecenin bundan böyle gelecek olan gönlümün tadını bildiklerinden
biri değil midir? Öyle
olmalı ama ya değilse?
Kendi ağırlığımdan fazla çekerdi aklımdaki düşünceleri tartmaya
kalksam. O yüzden çok
yavaş hareket edebiliyorum. Bir yerden başka
yere geçerken bedenim gidiyor fakat bir
bakıyorum ruhum ve aklım oturmaya devam
ediyor. Dönüp almak lazım dönemiyorum. Boş bir çuvaldan ne
farkı var ki içinde
akıl ve ruh taşımayan bedenin? Bunların hepsi belki
de bilinçaltımın
şakalarıdır. Ama senin gördüğün şu kadının içinde
kıyamet
yaşanıyor.
Etrafımı izliyorum kadınları erkekleri doğayı gündüzü geceyi hayvanları hep bir koşturmaca var. Kim
kimin arkasında yanında duruyor belli değil.
Sonra kendi etrafıma
bakıyorum uzakta ama çok uzakta birkaç
hayali silüetten
başka canlı görünmüyor. Peki o büyük aşklarım tutkuyla bağlandıklarım dostlarım sevdiklerim uğruna can verebileceklerim
neredeler? Bununla
yüzleştiğinde dağılıyor insanlığım kırılıyor ama senin gördüğün
gözyaşları bir yanımdan
akıyor en saf olandan kadınlığımdan…
ruhum kesiklerle dolu gördüğün kan değil ruhumun gözyaşları. Yara bere
içinde bir aşk savaşçısından fazlası
olmayan kalbimle
birlikte dayanmaya çalışıyoruz kendini tüketmeye uğraşan şu
koca dünyaya.
Neden çaresi bulunmuyor yıllarca gönülde biriken
acıların? Her tecrübeden
yenilgiyle çıkmadım elbette ama çoğunda gururlu bir
malubiyet satın aldığım
doğrudur. Kaderin önüne geçmeye çalıştığımda büyük hayal kırıklıkları
biriktirdim. Koleksiyona doğru
gidebilir hatta ertelediğim ve elimde kalan
düşlerim.
Kimseyi
kendimden daha fazla üzmedim en azından bilerek. Kendimden
fazla zarar verdiğim
insanlar da olmadı ama çoğunu içimdeki benden çok
sevmişliğim
vardır. İşin trajik tarafı en çok sevdiklerimden darbe
almış olmamda saklıdır.
Şimdi
senin sadece gözlerinle bakarak
gördüğün bir bedenden öteye var
edemediğin bu kadın gülümsemelerinin ardında çok
kırılmışlıklar gizledi.
Kimseye göstermeden üstü örtülü kahredişlerini makyajının altında uyutmuşluğu
çoktur. Sesinin
titremesini duymasınlar diye şen kahkahalara boğulduğunda kim bilir kaç bakış hafif meşrepliği sıfat olarak
yapıştırmıştır arkasından?
İçten bir kucaklamaya candan bir tebessüme sahiplenilmiş bir sevgiye olan
açlığımla sokaklar boyu yürüyerek kalabalığın arasında
kayboluyorum. Fark etmesinler
istiyorum. Birisi sadece bir kişi bile gözlerime
bakar da anlarsa içimdeki
aciz yanı daha çok yıkılırım gibi geliyor.
Güçlü duruşumun dilimdeki küfürlerin belki heybetli ve asla kadının
zarafetine yakışmayan
kaba yürüyüşümün ardında gizlediğim halim kırılganlığımı korumaktan başka
bir şey olamaz.
Zaman zaman boş vermek geliyor
içimden. Yeni gelecek acılardan korkarak
yaşamak aslında yaşamak mıdır diye
düşünmüyor değilim. Zaten en
ağır ve koyusunu görmüşsem gecenin bundan böyle gelecek olan gönlümün tadını bildiklerinden
biri değil midir? Öyle
olmalı ama ya değilse?
Kendi ağırlığımdan fazla çekerdi aklımdaki düşünceleri tartmaya
kalksam. O yüzden çok
yavaş hareket edebiliyorum. Bir yerden başka
yere geçerken bedenim gidiyor fakat bir
bakıyorum ruhum ve aklım oturmaya devam
ediyor. Dönüp almak lazım dönemiyorum. Boş bir çuvaldan ne
farkı var ki içinde
akıl ve ruh taşımayan bedenin? Bunların hepsi belki
de bilinçaltımın
şakalarıdır. Ama senin gördüğün şu kadının içinde
kıyamet
yaşanıyor.
Etrafımı izliyorum kadınları erkekleri doğayı gündüzü geceyi hayvanları hep bir koşturmaca var. Kim
kimin arkasında yanında duruyor belli değil.
Sonra kendi etrafıma
bakıyorum uzakta ama çok uzakta birkaç
hayali silüetten
başka canlı görünmüyor. Peki o büyük aşklarım tutkuyla bağlandıklarım dostlarım sevdiklerim uğruna can verebileceklerim
neredeler? Bununla
yüzleştiğinde dağılıyor insanlığım kırılıyor ama senin gördüğün
gözyaşları bir yanımdan
akıyor en saf olandan kadınlığımdan…