Müslüman olarak tanımlayabiliriz. Sahabe-i Kiram önceleri “şehid”
denilince harpte can verenleri anlıyordu.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem:
– "Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?" diye sordu. Sahâbîler:
– Yâ Resûlallah! Kim Allah yolunda öldürülürse o şehittir, dediler. Peygamber Efendimiz:
– "Öyleyse ümmetimin şehitleri oldukça azdır" buyurdu. Ashâb:
– O halde kimler şehittir, yâ Resûlallah! dediler. Resûl-i Ekrem (s.a.v.):
– "Allah yolunda öldürülen şehittir; Allah yolunda ölen şehittir;
bulaşıcı hastalıktan ölen şehittir; ishalden ölen şehittir; boğularak
ölen şehittir" buyurdu.
(Müslim, İmâre 165. Ayrıca bk, İbni Mâce, Cihâd 17)
***
Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem:
"Şehitler beş kısımdır: Bulaşıcı hastalığa yakalanan, ishale tutulan,
suda boğulan, göçük altında kalan ve Allah yolunda savaşırken şehit
olanlar." buyurmuşlardır.
(Buhârî, Cihâd 30; Müslim, İmâre 164. Ayrıca bk. Buhârî, Ezân 32; Tirmizî, Cenâiz 65)
Bu gibi şehidlerle ilgili hadis-i şeriflerden ve ayet-i kerimelerden yola çıkarak İslam alimleri şehidleri 3 kısma ayırmışlar:
* Allah yolunda savaşırken öldürülen ve hem dünya hem âhiret ahkâmı itibariyle şehit sayılanlar.
* Âhiret ahkâmı itibariyle şehit sayılan, ancak dünyada kendilerine şehit muamelesi yapılmayanlar.
* Sadece dünya ahkâmı itibariyle şehit sayılanlar.
İkinci sırada yer alan şehidleri ele alırsak, birinci sırada
bulunanların hükümlerini taşımadıkları için dünya itibariyle şehid
muamelesi görmeyip ahiret ahkamı itibariyle şehid sayılan kimselerdir.
Bunlar, hadis-i şerifte de belirtildiği üzere bulaşıcı hastalıktan,
aşırı ishalden, suda boğulmaktan ve bir göçük altında kalmaktan dolayı
hayatlarını yitirenlerdir. Bunlara ilaveten başka rivayetlerde
zâtü'l-cenbden (1) ölen kimselerin, yanarak ölenlerin, karnında çocukla
ölen kadınların da şehit sayılacakları bildirilir. Bazı hadislerde yol
kesiciler tarafından öldürülenlerle, zulüm ve işkence edilerek
öldürülenlerin de şehit sayıldığı görülür.
İslâm alimleri şu dokuz grubun şehid sayılacağını bildirmişler:
1. Allah için din, vatan ve namus uğrunda savaşta öldürülen,
2. Devlete! karşı gelen tarafından müsademede öldürülenler,
3. Yol kesiciler tarafından öldürülenler,
4. Savaş alanında yarah bulunan veya kulak, göz veya diğer tabii menfezlerinden kan akmış vaziyette raslanan ölüler,
5. Savaş alanında yanmış veya bir hayvan tarafından çiğnenmiş bulunan ölüler,
6. Savaş alanında uçurumdan atılmış, üzerine kaya düşmüş, suya, atılıp boğulmuş rastlanan ölüler,
7. Savaş günlerinde gayrimüslim vatandaşlar veya bize iltica etmiş yabancılar tarafından öldürülenler, şehîd kabul edilir.(2)
8. Nefsini veya malını ya da müslüman kardeşlerini veya gayrimüslim
vatandaşları müdafaa ederken herhangi bir âletle öldürülenler,
9. Denizde gemiyle seyrederken düşman tarafından
atılan bir bomba ile batıp boğulanlar veya atılan bir bombanın çıkardığı
yangında yanıp ölenler veya o gemiden başka bir gemiye sıçrayan
yangından ölenlerin hepsi şehiddir. (3)
Ali İmran Sûresi 169 ilâ 170. ayet-i Celilelerinde Cenab-ı Mevla mealen:
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Tam tersine onlar
Rabları katında dirilerdir. Lutfundan onlara verdiği ile hepsi de şad
olarak nzıklanırlar. Arkalarından henüz onlara katılmayanlar hakkında
da: "Onlara hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun olacak da değillerdir."
diye müjde vermek isterler."
Buyuruyor. Ayet-i Kerimenin sebebi nüzûluna gelince; Rasülullah (s.a.v.)
Hz. Abbas’tan rivayet edilen bir hadis-i şerifte mealen: Uhud'da
kardeşleriniz isabet alıp ölünce Allah Tealâ onların ruhlarını alıp
yeşil kuşların içine koydu. Bu kuşlar cennet nehirlerine gelir, cennet
meyvelerinden yer ve arşın gölgesinde altından kandillere gelir orada
dinlenirler. O şehidler yeme-içmelerinin hoşluğunu, kaldıkları yerlerin
güzelliğini görünce: "Keşke bu durumumuzu arkada kalan kardeşlerimize
iletecek birisi olsa da kardeşlerimiz Rabbımızın bize neler yapmakta
olduğunu bir bilseler ve cihaddan ayrı kalmayıp savaştan dönmeseler."
dediler de Allah Tealâ: "Bunu onlara ben ulaştırırım." buyurup bu âyet-i
kerimeleri indirdi. (4)
Katâde'den gelen rivayet bunun tam tersine geride kalanların, Uhud'da
şehid olanların durumlarını merak edip sormaları üzerine bu âyet-i
kerime inmiştir. (5)
Bu husustaki Câbir hadîsinde o şöyle anlatıyor: Bir gün Allah'ın Rasûlü
(s.a.v.) bana rastladı ve: "Ey Câbir, seni biraz kırgın (üzgün)
görüyorum, neden?" diye sordu, ben: "Ey Allah'ın elçisi, babam Uhud'da
şehid oldu arkasında bir aile ve borç bıraktı." dedim. "Allah'ın babanı
ne ile ve nasıl karşıladığı hususunda sana bir müjde vermiyeyim mi?"
buyurdu, ben: "Evet ey Allah'ın Rasûlü, müjdele." dedim.
"Allah, birisiyle konuşacağı zaman ancak bir perde arkasından konuşur.
Ama babanı diriltti ve onunla yüzyüze, arada bir perde olmaksızın
konuştu: "Ey kulum, benden dilekte bulun, sana vereyim." buyurdu. Baban:
"Ey Rabbım, beni dirilt de senin yolunda cihadda tekrar öldürüleyim,
şehid olayım." dedi. Rabb Tealâ: "Hiç şüphesiz benim daha önceki "Onlar
oraya bir daha döndürülmeyecekler." sözüm geçmiştir." buyurdu. Câbir der
ki: Bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu. (6)
Rebî'den gelen rivayette ise "Bedr ve Uhud'da şehid olanlar hakkında nazil olduğu" kaydedilir. (7)
Yanarak ölen bir müslüman da şehiddir.Bu tip vb. bir şehid ayetce vasıflanan şehid midir?
Mevzuyu toparlayacak olursak; ayet-i celile “Allah yolunda savaşırken
öldürülen ve hem dünya hem âhiret ahkâmı itibariyle şehit sayılanlar”
hakkında nazil olmuştur. Sebeb-i nüzülüne baktığımızda tüm rivayetler
bunu gösteriyor. Yanarak ölen, boğularak ölen vs. bunların her ne kadar
şehid olacağı bildirilmişse de ayet-i kerimede bahsedilenler savaşırken
şehid olanlardır.
alıntı